Yurttaşların karar alma mekanizmalarına katılması, aktif yurttaşlık bilinci ya da idarenin denetimi başlıkları anıldığı zaman ilk akla gelen şeylerden biri de bilginin kamusallığıdır hiç kuşkusuz. Zira temel hak ve özgürlüklerin etkin kullanımı, korunması ve geliştirilmesi, bilgi edinme hakkının güvence altına alınması ile mümkündür. Çünkü ifade özgürlüğünün gerçekleştirilmesi için bilgiye sahip olmak gereklidir. Bu kapsamda bilgi edinme yurttaşların katılımı için ilk basamaktır. Bilgi edinme hakkının yurttaşlar tarafından etkin olarak kullanılıp kullanılmadığı ya da yurttaşların ne kadar denetim çabası içinde oldukları konusu bir yana kurum ve kuruluşların yurttaşların yararlanması adına bilgi verme yükümlülüklerini yerine getirmedikleri ve hatta bilgi vermemek için büyük çaba gösterdikleri çok açık.
Uzun süredir gündemde olan termik santraller hakkında pek çok sorunun cevapsız bırakılması kurumların bilgi verme yükümlülüklerine ilişkin nasıl bir tutuma sahip olduklarını bir kez daha gösteriyor. EÜAŞ’a bağlı iken özelleştirilen termik santrallerin, çevresel muafiyetlerinin uzatılmasına ilişkin kanun metninin veto edilmesinin ardından, Ekoloji Kolektifi olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bundan sonraki süreç ile ilgili olarak bilgi edinme başvurusunda bulunmuştuk. Başvuru, her bir santral için yapılması gereken yatırım türünün ve iyileştirmelerin neler olduğu; iyileştirmelerin ne kadar süre içinde tamamlanacağı ve hangi santrallerde baca filtresinin olduğu gibi soruları içermekteydi. Başvurumuza verilen yanıtta ilgili santrallere ilişkin çevre denetimlerinin yapıldığı ve gerekli işlemlerin devam ettiği ifade edilerek, bilgi edinme başvurumuzda yer alan sorular yanıtlanmadı.
Bu süreç içerisinde ise çevresel yükümlülüklere ilişkin muafiyetlerin bitimine 5 gün kala santrallerin atık sahalarını ilgilendiren bir yönetmelik değişikliği yayımlandı. Atık Yönetimi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik, santrallerin mevzuata uygun olmayan atık sahalarının akademik bir raporla uygun hale getirilebileceğini ve bu rapor doğrultusunda santrallerin Geçici Faaliyet Belgesi ile faaliyetlerine devam edebileceğini devam edebileceğini öngörüyor.
Kamusallaşamayan Bilgi
1 Ocak 2020 itibariyle Kahramanmaraş Afşin A, Kütahya Seyitömer, Kütahya Tunçbilek, Sivas Kangal ve Zonguldak Çatalağzı tamamen, Manisa Soma Termik Santrali kısmen kapatıldı. Ancak kapanan bu santraller dışında faaliyetlerine devam eden santrallerin hangi iyileştirmeleri gerçekleştirdiği; Geçici Faaliyet Belgesi alanların hangi eksikleri tamamlaması gerektiği; emisyon değerleri; Atık Yönetimi Yönetmeliğinde yapılan değişiklik kapsamından hangi santrallerin, ne zaman yararlandığı gibi birçok sorunun cevabı Bakanlık tarafından halen açıklanmıyor. Özelleştirilen ve ÇED sürecinin dışında tutulan termik santraller tartışmasında Çevre Şehircilik Bakanlığı’nın bilgi vermeme konusunda ısrarcılığı ve şeffaflıktan uzaklığı tabi ki yeni bir konu değil.
2018 yılının Kasım ayında Yatağan Termik Santralinde yakılan kömür miktarı ve buna ilişkin emisyon değerlerini sorduğumuz bir bilgi edinme başvurusunda idarenin yanıtı, “Santralin ihale ile Yatağan Termik Enerji Üretim AŞ’ye devredildiğini ve bu nedenle Santralin ilgili firmanın denetiminde çalıştığından ilgili bilgi ve belgelerin kendilerinde olmadığı” şeklindeydi. Termik santrallerin özelleştirilmesinin bilgi edinme hakkının kapsamı dışında tutulması sonucunu getirmeyeceğini biliyoruz. Ancak yerine getirilen kamu hizmetinin idare tarafından denetiminin ve aynı paralelde bilgi edinme hakkının uygulanmasının zayıfladığını görüyor ve temel bir hak olan bilgi edinme hakkının kullanımının giderek daha işlevsiz hale getirildiğini; bilgi edinme hakkının istisnai, sınırlarının ise, hukuki belirsizlik çerçevesinde esas olarak pratikleştirildiğini deneyimliyoruz.
Kayıp Kurul
Bu kapsamda kuralların esnekleşmesi ve kamu yönetimine dair yaşanan değişimler idarenin her süreçte bilgi sunma yükümlülüğüne bağlı olma gerekliliğinden uzaklaşmasına yol açıyor. Aynı doğrultuda, Bilgi edinme hakkının uygulanabilirliği açısından denetim mekanizması görevi gören Bilgi Edinme ve Değerlendirme Kurulu ise uzun süredir kayıp bir kurum niteliğinde. Eskiden Başbakanlığa bağlı olan Kurulun, başbakanlık makamının kaldırılmasıyla birlikte nereye bağlı olduğu ve kurula yöneltilen başvuruların nereye iletileceği belirsizliği doğmuştu. Yaşanan hukuki belirsizlik akabininde Kurul Adalet Bakanlığına bağlandı. 12 Kasım 2019 tarihinde yayımlanan 2019/389 sayılı Cumhurbaşkanı kararnamesiyle de Bilgi Edinme ve Değerlendirme Kurulu üyelerinin ataması yapıldı. Nihayet tekrar çalışmaya başlayacağını düşündüğümüz kayıp Kurul’a yaptığımız itiraz başvuruları ise halen cevapsız kalmaya devam ediyor.
Özelleştirilen termik santrallerin çevresel muafiyetleri hakkında süre uzatımı çeşitli kanun teklifleriyle pek çok kez sunulmuştu. Son olarak gerçekleşen vetonun ardından yaşanan tartışmalar ve süreç hakkında halen gerçek ve net bilgiye ulaşamıyoruz. Kurumların açıklığı sağlama çabası ve bilgi edinme hakkının kullanımı arasında yaşanan çatışma artan bir şekilde devam edecek gibi görünüyor. Ancak yaşamımızı ve çevreyi tehdit eden sorunlar hakkında ifade ve hak arama özgürlüğü güvencesinin sağlanması için bilgi ve belgeye ulaşmak mutlak zorunluluk teşkil ediyor. Bu doğrultuda temel bir hak olan bilgi edinme hakkının etkin kullanımı yurttaşlar ve katılımları için anayasal ödev niteliğindedir.