Cömert Uygar Erdem
Enerji arzını çeşitlendirme politikalarının bir sonucu olarak yerli ya da ithal kömüre dayalı termik santraller iklimin, ekolojinin ve cümle kirliliğin temel unsuru haline getirildi. Yıllar içerisinde sayıları öyle artış gösterdi ki, küçük havzalara kurulmak istenen termik santral sayısı 10’u geçti.
Bu kirin ve pasın içerisinde, kamuya ait olan termik santraller ile kamuya ait iken özelleştirilen termik santrallerin “çevresel yükümlülüklerine” uymamaları ve buna ilişkin tanınan sürenin sürekli ertelenmeye çalışılması ayrı bir tartışma başlığı oldu. Eski teknoloji içeren – yeni olsa ne fark ederi ayrı bir sohbette tartışabiliriz- termik santrallerini ihaleyle alan ve bir nevi hurda teşvikinden de faydalanan şirketlerin “çevresel yükümlülüklerini” yerine getirmemesi sorunu, bir türlü aşılamıyor. Bitmek bilmez talepkarlığı ile sürekli ülke gündemini meşgul eden “filtresiz” termik santraller, veto sonrasında aldıkları konum itibariyle “yalnız kulları” çağrıştırıyor. Peki, bu yalnızlık dönemsel ya da görüntüsel bir yalnızlık mı bunu zaman belirleyecek.
Kırk beş ya da Elli, Havayı Kirletmemeli
2019 yılı Şubat ayında 45, Kasım ayında 50. Madde ismiyle gündeme gelen kanun teklifi ile kamuya ait olan termik santraller ile kamuya ait iken özelleştirilen termik santrallerin çevresel yükümlülüklerini tamamlamadan faaliyetlerini sürdürebilmeleri ile ilgili 31.12.2019 tarihine kadar tanınan süre, ertelenmek istendi. İlki, mecliste grubu olan partilerce kanun metninden çıkarıldı, ikinci ise mecliste kabul edilmesine karşın Cumhurbaşkanı tarafından veto edildi. Bu bir kahramanlık mı, değil tabi ki. Olması gerekeni yapmak elbette ki bir takdir gerekçesi değildir.
Veto Termik Santralleri Kapatır mı?
45. ve 50. madde ile Elektrik Piyasası Kanunu’nun Geçici 8. Maddesi değiştirilmek istenildi. Bu arada, 2019 yılı Temmuz ayında, aynı kanuna eklenen Geçici 26. Madde başka hukuki tartışma ve uyuşmazlıkları doğuracak gibi gözüküyor. En azında tartışma olarak gündemdeki yerini çoktan aldı.
Geçici 26. Madde ile de bahsedilen termik santrallere devir sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmeleri 36 aylık ek süre tanınıyor. Madde aynı zamanda, sözleşme taraflarına, “idarenin fesih hakkının ötelenmesi de dahil olmak üzere” değişiklik yapma hakkı veriyor. Peki, bu maddede belirtilen yükümlülükler çevresel yükümlülükleri de kapsıyor mu? Bu durum, Geçici 8 ve Geçici 26. Maddenin çekişmesi olarak önümüze çıkacak.
Çevresel yükümlülükler için 31 Aralık 2019 tarihine kadar süre tanıyan Geçici 8. Maddenin 1 Ocak 2020’deki seyri, bu sorunun yanıtını belirleyecek. Ancak, temel hukuk tartışmaları içerisinde bir alana ilişkin özel düzenleme ile genel düzenleme arasındaki yarışmayı kapsayacak mı ? Kural olarak, özel olarak düzenlenenin (yani 31 Aralık 2019’a kadar süre veren maddenin) uygulanması gerekmektedir. Geçici 8. Maddenin Kanundan çıkarılması gibi bir durumda, Geçici 26. Maddede yer alan 36 aylık ek süre (Temmuz 2019’dan itibaren) söz konusu olabilecektir.
Sayıştay’ın 2018 yılında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile ilgili raporunda; hava kirliliğinin ve termik santrallerin yoğun olduğu Adana, Mersin, İzmir, Çanakkale gibi şehirlerde de kömür ile ilgili herhangi denetim yapılıp yapılmadığı bilgisine erişilemediği tespiti yapıldı. Yani bu illerde, kirlilik nedeniyle idari yaptırım uygulandığına dair bir bilgi bulunmuyor.
Veto Termik santralları kapatır mı tartışmalarını kamusal denetimler ile işletmelerin bu yükümlülüklere riayet etme iradeleri üzerinden yürütmekte fayda var. Bu bağlamda, iklim talepleri kriz, felaket korkuları üzerinden değil, adalet talepleri üzerinden örgütlenebilirse; bu adalet filtreleri de denetlenebilir kılabilir. Hatta neden olmasın, belki de -ki umarım öyle olur- kapatabilir.