Bir hükümet aleyhine kazanılan (henüz kesinleşmemekle birlikte) ve bir mahkemenin bir devlete doğrudan emisyon azaltımı yapmakla yükümlü olduğunu ifade ettiği ilk karar olma özelliği ile iklim değişikliği mücadelesinde önemli bir köşe taşı olan Urgenda davasının son aşamasında, geçtiğimiz hafta umut verici bir gelişme daha yaşandı.
Hatırlanacağı üzere, Ekim 2018’de Lahey İstinaf Mahkemesi ilk derece mahkemesinin kararını onamanın yanı sıra, davacıların Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi bağlamında öne sürdükleri insan haklarına aykırılık odaklı iddialarını da kabul ederek Hollanda hükümetine 2020’ye kadar emisyon seviyesini 1990’a kıyasla en az %25 azaltmasını emretmişti. Davaya ve bu hükme kazandırılan insan hakları boyutuyla da çok büyük önem arz eden bu karara hükümet ülkenin nihai karar mercii Yüksek Mahkeme nezdinde son başvuru hakkını kullanmıştı. 24 Mayıs 2019’da Yüksek Mahkeme’de gerçekleşen duruşma sonrasında, davayı sonlandıracak kesin karar beklenirken, iklim mücadelesi paydaşlarını ve davacıları sevindirecek bir gelişme yaşandı.
Hollanda hukuk sistemi uyarınca, Türk hukuk sistemindeki “Danıştay başsavcısı” makamına benzetebileceğimiz bir konumda bulunan “başsavcılar” Langemeijer ve Wissink, 13 Eylül 2019 tarihinde verdikleri çok önemli danışma görüşünde Yüksek Mahkeme’ye istinaf mahkemesinin kararını onamasını tavsiye ettiler. Başsavcılar özellikle istinaf mahkemesinin, devletin vatandaşlarının insan haklarını (dava özelinde özel hayat ve aile hayatı hakkı ile yaşam hakkı) korumakla görevli olmasından yola çıkarak vardığı sonuçlardan hareket ederek mahkeme kararının isabetliliğine vurgu yaptılar.
Söz konusu görüş Yüksek Mahkeme’yi bağlamasa da davanın başından beri kendisine spesifik bir emisyon azaltım yükümlülüğü getiren bir hukuk kuralı olmadığını ve bundan da öte söz konusu meselenin mahkemelerce değil, politikacılar tarafından verilecek bir karar olduğunu savunan Hollanda hükümetinin eli son aşamada iyice zayıflamış görünüyor.
Yüksek Mahkeme’nin nihai kararının 20 Aralık 2019’da çıkması bekleniyor.