Fotoğraf: Can San
İklim değişikliği dünyamız üzerindeki etkilerini arttırdıkça iklim mücadelesi de çeşitli araçlar vasıtasıyla sesini daha belirgin şekilde duyuruyor. Bu mücadele hem mevzuat hem de çeşitli iklim davaları aracılığıyla görünürlüğünü gittikçe arttırıyor.
Son dönemde Avrupa’daki önemli bir gelişme, iklim değişikliğiyle mücadele konusunda kararlılığı bir kez daha ortaya koydu. Avrupa Birliğine bağlı çeşitli ülkeler ile Kenya ve Fiji’den toplam 10 aile ve İsveç’ten bir gençlik derneği, bir ilke imza atarak Avrupa Birliği Genel Mahkemesinde AB’ye karşı çarpıcı bir dava açtı. Halkın İklim Davası olarak adlandırılan bu davanın konusu, AB’nin iklim değişikliğiyle mücadele için koyduğu 2030 hedeflerinin yeterli olmadığına ve AB’nin elinden gelenin en iyisini yapmayarak davacı ailelerin ve derneğin bazı temel haklarını ihlal ettiğine ilişkin. Davacılar bu dava yoluyla parasal bir giderim talep etmiyor; hedefledikleri şey AB’nin iklim değişikliğiyle mücadele etme konusunda yetersiz kaldığı gerçeğine konusunda Mahkemeyi ikna etmek ve AB’nin gerekeni yapması yönünde hüküm kurulmasını sağlamak.
Bu dava, hem usul hem esas yönünden hukuki bakımdan son derece özgün. Üstelik iklim değişikliğiyle mücadele konusunda kapsamı ve içeriği bakımından bir dönüm noktası teşkil etme potansiyeline sahip. Özgün yapısı itibarıyla davanın bir hukuki zafer getireceği asla kesin olmamakla birlikte, sonuç ne olursa olsun barındırdığı olanaklar inkâr edilemez bir önem taşıyor.
Brüksel’de Halkın İklim Davasıyla ilgili bir çalıştaya da katılma imkânı elde ederek davanın arka planı ve hem sivil toplum hem de hukuk yönü itibarıyla bilgi edinme şansını yakalayan Serde Atalay, bu davayı Türkiye’de gündeme taşımak için davayı tanıtan iki temel metni Türkçeye kazandırdı. Bu bülten vasıtasıyla Halkın İklim Davasını Türkiye’de çevre ve iklim mücadelesi için çaba sarf eden kişi ve kurumlara tanıtarak, davanın Türkiye’deki iklim davalarının ve mücadelesinin geleceği için sağlayabileceği olanakları görünür kılmak istiyoruz.
Buna ek olarak bu bülten, Serde Atalay tarafından hazırlanan (ve daha önce Ekoloji Kolektifi tarafından ayrıca yayınlanan) “Çevre İçin Küresel Antlaşma” metninin çevirisini ve ABD Yüksek Mahkemesi nezdinde görülecek olan Hindistan Gujarat’taki Tata Mundra Elektrik Santralına ilişkin önemli bir davayla ilgili haberi de içeriyor. Bu dava, ABD menşeili Uluslararası Finans Kurumunun yarattığı çevresel tahribat yönünden yargısal bağışıklığa sahip olup olmadığının tartışılacak olması nedeniyle önemli. Son dönemde iklim mücadelesinde artan kararlılığı ve kullanılan araçların doğurduğu imkânları göstermesi bakımından da önemli bir noktada duruyor.
Son olarak bu bültende Türkiye’de iklim mücadelesinin en önemli ve hatta neredeyse yegâne aracı haline gelen Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) süreciyle ilgili olarak Cömert Uygar Erdem’in hazırladığı “Yurttaşlar İçin ÇED Süreci Takip Rehberi” kitabına tekrar yer verdik. Bu rehber, Türkiye’de çevresel tahribatı önlemek için geç kalmak istemeyen vatandaşların, önleyici bir araç olarak öngörülen ÇED sürecini takip ederek sahip oldukları haklarını kullanabilmelerinin önünü açacak bilgileri içeriyor ve konuyla ilgili mevzuatı özlü bir şekilde aktararak onlara yol gösteriyor.
Her biri iklim mücadelesinde farklı ve önemli bir role sahip tüm bu araçları ulusal ve uluslararası perspektiften dikkatinize sunduğumuz bu bültenden yararlanmanız dileğiyle.
Keyifli okumalar