Yıkım gücünün etkisinin artmasının küresel düzeyde getirdiği kuralsızlaştırma, şirketlerin hiç bir nizam sınırı tanımadan ve etik kaideye yaslanmadan yükselttikleri söz neredeyse insanların kendi gerçekliklerine yabancılaşmasının nişanesi olarak yükseliyor. Küresel bir soğuma süreci içine girileceği biçiminde kamuoyuna yansıyan haberler belki de yadsımanın yadsıması niteliğinde, inkar üzerine kurulu bir kapitalist aklın tüm yazılı dili ele geçirme gayretinin de bir devamıdır. İklim değişikliği temelinde korkulan sınır değere yaklaşırken, bir soğumadan bahsedecek olursak belki de soğuk savaş döneminin bloklarının birikim krizi kendini nükleer savaş biçiminde bir soğuklukla dışa vurmak üzere kendini belirtiyor. Bunu söylemek, bunu düşünmek ve bu konuda Amerikan rüyasının yükselttiği uygarlık çanının ne kadar da soğuk ve sert estiğini bedenlerimiz bize hatırlatıyor. Ten ve Taş’ta olduğu gibi.. İklim değişikliği konusunda enerjide ve tarımda çağımız belki de bize ne yapmamız gerektiğini hepimizi çırılçıplak tarih sahnesine yeniden fırlattığında, hepimiz bu acımasız tarihi deneyimle yüzleştiğimiz anda, gerçek karşısında ülkeler, kişiler olarak eşitleneceğiz. İşte oracıkta da Kutsal İnsan bizi karşılıyor olacak.
Gayrimenkul piyasasında tüketici olanlar, kredi ruhuyla konut balonunda gözü dönenler şimdi temiz havayı bekliyor da değil..Sanki rüzgarın yönü hep iyi bir yaşam isteyenlerin enerjisiyle dönüşecek. Bu nedenle de bu miskin pesimizme bakıp da dünyanın soğuduğuna bizi inandırmaya çalışanlara inat hala ve ısrarla yapmamız gereken şeyler ilksel ve basit..
Hala ihtiyacımız olan şey, diğer canlıları düşünen bir hayat hayal etmek. Hala bu çöl zambağına yaşam şansı tanıyacak bir kamu politikası için uğraşmak gerek. Hala ve hala ısrarla denetim tanımayan, kural altına girmeyen şirketler düzeninin açtığı bu savaşta, iyi bir yaşamdan yana durmak gerek. Hala ve hala enerjide, tarımda kendi kendine yeten bir küresel adaleti ve eşitliği savunan, yurttaşların kendi enerjisini üretebileceği, kendi gıdasına hakim olacağı bir dünyanın düşünü görmek için eylemek gerek. Hala ve hala dünya bizden bunu bekliyor. Ananelerimizin ruhu ve ağaçlarımızın kökleri de..