Bir de, ortalama bir performans sergileyerek takımın sahada eksik sayı ile oynamasını engelleyen, çok daha fazla gol yenilmemesi için bir teminat olarak algılanan; genellikle kale, defans ya da orta saha bölgelerinde görev alan bir çoğunluk vardı. Takımın kaptanlığı, takımı her daim domine etmeyi başarabilen, davranışları itibariyle fiziki şiddet uygulama – karalama kampanyası yürütme potansiyelleri bulunan kişiye zimmetliydi.
Futbol topunun sahibinin mevcudiyeti, tek başına değil de futbol topu ile birlikte tüm organizasyonun gerçekleştirebilmesi için hayati öneme sahipti. Oynanacak futbolun güzelliğinde bir katkısı olacağı düşünülmeyen, bir maç boyunca çok nadir pas verilen, topa dokunmadan bir maç süresi boyunca sahada koşan-topun seyrini izleyen, gol anında koşup takım arkadaşlarına sarılan bir konuma sahip olduğu anlar da yaşayabiliyor. Sadece güzel bir futbol topuna sahip olduğu için, takımda bir kişilik kontenjana sahipti; bir bakıma takımın doğal üyesiydi. Bu üyelik süresi, daha güzel bir futbol topuna sahip başka birinin gelmesi ya da futbol topunun patlaması anına kadardı.
Bu ana kadar anlattığım hikayeler, topun mülkiyet anlamında sahibine ait. Bir de topu ayağında tutanın, ayağına top gelenin hikayesi var. Oynasa belki rakiplerini dize getirecek, ancak olası bir mağlubiyetin sebebi olmaktan korktuğu için inisiyatif alamayıp, topu her defasında rakip yarı sahasına atarak tehlikeyi uzaklaştırmaya çalışır.
Uzaklaştırdığın Top Geri Gelirse
Çanakkale Karabiga’nın termik santraller ile imtihanı beş (5) yılı aştı. Bu santral projeleri arasında yer alan CENAL santrali için 2012 yılında alınan ÇED olumlu kararının yürütmesini durduran termik santral karşıtları, sonraki süreçte verilen dört (4) ayrı ÇED kararını da, entegre santral için birden fazla ÇED süreci işletilemez kuralı ile iptal ettirdi.
2014 yılında, santrali entegre olarak gösteren ÇED raporu ile yapılan başvuru sonrasında alınan ÇED Olumlu kararı dava konusu edilmiş Çanakkale İdare Mahkemesi tarafından açılan dava reddedilmişti. Bu süreçte, Danıştay, 2012 tarihli ÇED Olumlu kararını iptal eden Çanakkale İdare Mahkemesi kararını bozmuş, dosyayı tekrar bilirkişi incelemesi yap diyerek Çanakkale İdare Mahkemesi’ne göndermişti. 2012 tarihli ÇED olumlu kararını alan rapordaki atık depolama sahasının yeri değişmiş, sonraki tarihli raporlarda başka koordinatlara sahip bir alan atık depolama sahası olarak gösterilmişti.
2014 tarihli, Entegre santral ile ilgili davada, santral sahasının zeytinlik alana 3 km’lik yasal sınırdan daha yakın olduğu, proje isminin entegre olarak paylaşılmasına karşın tüm tesislerin raporda yer almadığı (atık depolama sahası ile ilgili atıfta bulunan ÇED olumlu kararının da iptal edildiğinden söz edilmediği) gibi itirazlar mahkeme tarafından değerlendirilmemiş; zeytinlik sahalarla ilgili yanlış mevzuat bilgileri sunan ve aynı tarihlerde gerçekleştirilen Karaburun, Kirazlıdere-I, Kirazlıdere-II termik santral projelerinin ÇED olumlu kararları hakkında yürütülen dava dosyalarını sunulan bilirkişi raporlarıyla birebir aynı ifadeleri taşıyan bilirkişi raporunun eksik tarafları mahkeme tarafından giderilmiş, tapu kaydında zeytinlik alan olarak görülen bir arazi, zeytinlik alan değildir denilerek geçiştirilmişti.
Çanakkale İdare Mahkemesi’nin bu kararı hakkındaki temyiz başvurumuz Danıştay tarafından kabul edildi ve 2014 tarihli ÇED Olumlu kararı ile ilgili mahkeme kararı bozuldu. Ancak, Danıştay’ın gerekçesi bizleri hukuken tatmin eden bir karar değil. Danıştay 14. Dairesi, 2012 tarihli ÇED Olumlu kararı ile ilgili iptal kararını bozduklarını, anılan dosyada bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini; bu nedenle 2014 tarihli ÇED Olumlu kararı ile ilgili davada; 2012 tarihli ÇED Olumlu kararının görüşüldüğü dava hakkında verilecek kararın beklenilmesi gerektiğini söyledi. Böylece, 2014 tarihli ÇED olumlu kararı hakkındaki davada ileri sürdüğümüz, zeytinlik alana ve mahkeme kararına gerekçe gösterilen bilirkişi raporunun güvensiz ve yanlış bilgiler içerdiğine ilişkin iddialarımız incelenmeden, dosya bu tarafa gönderildi.
Olayın bundan sonrası, Çanakkale İdare Mahkemesi ve Danıştay 14. Dairesi arasında gerçekleşen bir trajediye dönüştü. Danıştay’ın bozma kararları sonrasında, Çanakkale İdare Mahkemesi, karşı sahaya gönderdiği ve maç sonuna kadar bir daha görmemeyi planladığı topu tekrar önünde buldu.
Çanakkale İdare Mahkemesi, dosyada bilirkişi incelemesi yapmak yerine;“bozmaya uyma veya ısrar yönünde davanın esasına yönelik karar vermesinin mümkün bulunmadığı gerekçesiyle dosya esas kaydının kapatılarak dava dosyasının Danıştay Ondördüncü Dairesine gönderilmesi yönünde” karar alıp, dosyayı 14. Daire’ye gönderdi. Bozma kararını verdin ama esas hakkında da karar ver dedi.
Danıştay 14. Dairesi ise, “Dairemizce temyiz incelemesi sonucunda bozma kararı verildiği halde esas yönünden bir karar verilmemiş olması, Mahkemenin esas hakkında yeniden bir karar vermesine engel oluşturmamaktadır” diyerek dosyayı Çanakkale İdare Mahkemesi’ne geri gönderdi.
Ve top yine, Çanakkale İdare Mahkemesi’nin önünde. Topu uzaklaştıramadığı için, saha içerisinde top gezdirmeye, belki de top oynamaya mecbur.
Son kertede; kararı verecek makam Çanakkale İdare Mahkemesi. Peki kararın içeriği nasıl olacak? 2014 tarihli entegre proje ÇED raporunu uygulayan firma, inşaatını tamamlama aşamasına getirmiş durumda. Danıştay ve Çanakkale İdare Mahkemesi arasındaki, karar verme çekişmesi içerisinde verilen kararlar, başka çelişkileri de doğurmaya başladı. 2012 tarihli ÇED raporu üzerinden yapılacak incelemenin, eksik ve yanlış olacağı aşikar. Zira, proje 2012 tarihli ÇED Olumlu kararı hakkında verilen yürütmeyi durdurma kararı sonrasında revize edilmiş, ikamet alanlarına yakınlığı nedeniyle hukuka aykırı görülen atık depolama sahasının yeri değiştirilmişti. Bu haliyle, 2012 tarihli karar kadük haldedir. Bunu görerek 2014 tarihli ÇED Olumlu kararı hakkındaki temyiz incelemesini yapmaktan imtina eden Danıştay 14. Dairesi ile esas hakkındaki kararını ver diyerek topu geri gönderen Çanakkale İdare Mahkemesi; usulü işlemlerle kendileri dosyadan uzak tutmaya çalışıyor. Yapılacak bilirkişi incelemesinin de, bir usulü eksikliğin giderilmesine odaklanacağı için kayda değer bir yargılama sürecinin olacağından endişe duyuyorum.