Eğer havayolu taşımacılığı bir ülke olsaydı, dünyanın yedinci en büyük seragazı salan ülkesi olurdu. Havayolları en hızlı büyüyen seragazı kaynağını oluşturuyor. 1990-2012 arasında bu sektörün salımlarını büyüme oranı %76 olarak gerçekleşti. Gelgelelim havacılık sektörü Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) tarafından kapsanmıyor. 1997 yılında hükümetler havacılık ve deniz taşımacılığı sektörlerini Kyoto Protokolü’nün dışında bırakmaya karar verdiler. Bu alanlarda seragazı azaltım sorumluluğunu da BM’nin Uluslararası Sivil Havacılık Teşkilatı’na (ICAO) verdiler. Kyoto Protokolü’nün imzalanmasından 19 yıl sonra bugün ise ICAO havacılık sektöründeki salımların azaltmak konusunda çarpıcı biçimde etkisiz olmuş durumda. Her sene daha da fazla insan uçmayı tercih ediyor ve ABD’de 1 milyondan fazla “süper commuter” işe uçakla gidip geliyor.
Uçakları daha verimli yapmak için bir dizi önlem alınabilir ama bu değişimler yavaş gerçekleşmekte. Havayolu sanayisi elindeki mevcut uçakları geceden sabaha çöpe atıp, daha modern ve verimli olanlarıyla değiştirecek değil. Sanayinin incelediği opsiyonlardan birisi ise biyoyakıtlar ama bu da havayolu sanayisini beslemek için devasa bir tarımsal alanın biyoyakıt ekimlerine ayırılması demek. Bu da ya mevcut ormanların kesilmesi veya gıda üretmek için halihazırda kullanılan arazilere ele konulması demek. Ve dahası biyoyakıtlar da karbon-nötr değiller.
2013 yılındaki genel kurulunda, ICAO “Karar A38-18: “ICAO’nun çevre koruma alanındaki – iklim değişikliği- devam etmekte olan politikaları ve pratiklerinin bütünleştirilmesi” başlıklı bir karar aldı. ICAO’nun iklim değişikliğine yanıtını mı merak ediyorsunuz? Karbon denkleme (carbon offset) hizmeti!
A38-18 nolu karar şu açıklamayı içeriyor:
“Havayolu sektörünün sürdürülebilir büyümesini teşvik etmek için, kapsamlı bir yaklaşımla, tekonoloji ve standartlar üzerinde çalışma yapmak yoluyla, ve kurumsal ve piyasa-bazlı önlemlerle seragazı salımlarını azaltmak gereklidir.”
ICAO bu açıklamasıyla havayolu sektörünün büyümesinin kaçınılmaz olduğunu varsayıyor ve büyümesini teşvik ediyor. Bu öneri de büyük ölçekte karbon denklemeye dayanıyor. Her ne kadar bu öneri iklim değişikliği konusunda bir adım atılıyor gibi gözükse de salımları azaltmak için hiç bir işe yaramayacak. İklim değişikliği için adım atmak demek fosil yakıtlardan kaynaklanan salımları azaltmak demektir ve karbon denkleme herhangi bir azaltım yapılacağı anlamına gelmiyor (sadece azaltımın en ucuz olduğu yerde yapılarak, azaltım haklarının satılacağı anlamına geliyor – ç.n.).
Teoride, karbon ticareti seragazı salımlarını bir yerde azaltırken başka bir yerde arttırmaya devam etmek anlamına geliyor. Pratikte ise temiz kalkınma mekanizması (UNFCCC altındaki resmi karbon ticareti mekanizması – ç.n.) karbon ticaretinden faydalanmak için HFC soğutucu gazlarının bilinçli olarak arttırılması ve süreçte iklim değişikliği sorununun kötüye gitmesi anlamına geliyor.
Piyasa-bazlı mekanizmaların (veya tartışmalı hale gelmeden önce bilindiği şekliyle karbon ticaretinin) temel dayanak noktası, bir şey yapılıyor hissi yaratırken esasında fosil yakıtların yakılmasından doğan salımların azaltılmasını pek de gerektirmemesi.
ICAO’nun bir sonraki genel kurulu 27 Eylül – 7 Ekim 2016 tarihleri arasında Montreal’de toplanacak. Bu toplantıda ICAO’nın karbon piyasalarının neye benzeyeceğine karar vermesi gerekiyor.
ABD ve Çin 3 Eylül 2016’da Montreal’den çıkacak anlaşmaya destek vereceklerini belirten bir ortak duyuru yayınladılar. Bu anlamda ABD ve Çin ICAO genel kurulundan [karbon piyasalarıyla ilgili] çıkacak bir adıma desteklerini belirtmiş oldular. Öte yandan bu konu üzerindeki tartışmalar pek beklendiği gibi gitmedi. BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) altındaki müzakerelerde gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında tekrar ve tekrar gündeme gelen salımları azaltma sorumluluğunun kimde olması gerektiği tartışması mevcut. BM jargonunda buna “ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluklar” deniyor.
ICAO Montreal’de bir karbon ticareti anlaşmasına karar verse bile uygulamada ilk 5 yıl sadece gönüllü olacak. Bruksel merkezli Transpor and Environment isimli STK’dan Bill Hemmings Reuters’e bu durumu şu şekilde yorumlamıştı: “Özellikle havacılık sektörü gerekli salım azaltımında adil payını yapmak durumunda kalacaktır. Gönüllü bir azaltım sistemi ise buna erişmeye yetmeyecektir.” Öte yandan bu durum biraz dikkati de dağıtıyor. Gönüllü bir karbon ticareti sistemi halihazırda iklim değişikliği açısından anlamsız olan bir mekanizmayı –gelecekte daha beteriyle değiştirmek üzere – daha da anlamsız hale getirecek.
Montreal’deki ICAO’nun karbon ticareti [karbon] denkleştirme (offsetting) tartışmalarında masada olan konulardan bir tanesi de REDD (ormansızlaşma ve orman bozunumundan çıkan salımların azaltıması; reducing emissions from deforestation and degradation) offsetlerinin kullanılması. İklim değişikliğine çare olarak uçak taşımacılığını ormanlarda saklı karbon ile denkleştirme fikri tam bir delilik. Bu tip bir yapı sadece havacılık sektörünün genişlemesine ve fosil yakıt yakmaya devam etmesine imkan tanımakla kalmayacak, aynı zamanda da mevcut ormanlarda saklı karbon üzerinde hak iddia etmiş olacaktır. İklim değişikliği kötüye gittikçe, bu ormanların yanarak atmosfere karbon olarak geri dönmesi riskini de arttıracaktır dahası.
Kevin Conrad ve Norveçli Per Pharo gibi REDD destekçisi isimler ise olan bitene omuz veriyor. Greenpeace ve Friends of the Earth International’ın da aralarında yer aldığı 80’den fazla STK ise ICAO’nun karbon denkleştirme planlarına karşı bir bildiri yayınladılar.
İklim değişikliği daha da kötüye doğru gidiyor. Son 12 ay kayıtlardaki en sıcak zaman dilimi oldu. Karasal buzullar ve deniz buzulları erimeye başladı. 2015’te James Hansen ve bir grup biliminsanı deniz seviyesinin tahmin edilenden 10 kat daha hızlı yükselebileceği konusunda kamuoyunu uyarmışlardı. Isı dalgaları da daha uzun ve daha yoğun yaşanıyor artık. Pakistan ve Hindistan’da geçen seneki rekor ısı dalgası binlerce kişinin ölümüne sebep oldu. Mayıs 2016’da Hindistan tarihinin en sıcak günlerini yaşadı. Orman yangınları, seller ve kuraklıklar daha da kötüye gidiyor. Kuzey Atlantik’teki kasırgalar daha sık ve yoğun hale dönüşmekte. Permafrost eriyor ve eridikçe metan ve şarbon hastalığı yayıyor. Permafrostun dünya yüzeyinin %20’sini kapladığını akılda tutalım.
2011’de Tyndall İklim Değişikliği Araştırmaları Merkezi yöneticisi Profesör Kevin Anderson şöyle demişti:
“Karbon denkleme hiçbir şey yapmamaktan daha beterdir. Bilimsel temeli yoktur, tehlikeli biçimde odak saptırıcıdır ve neredeyse kesin olarak küresel emisyon büyümesinde mutlak bir artışa sebep olduğunu söyleyebiliriz”
Şu anda ihtiyacımız olan en son şey yüz milyonlarca ton fosil yakıt kaynaklı karbonu atmosfere salacak olan devasa ölçekte yeni bir karbon ticareti mekanizması olabilir. Ve ICAO’nun yapmayı teklif ettiği şey tam da bu.
Bu yazı ilk olarak 11 Eylül 2016 tarihinde http://www.redd-monitor.org/2016/09/11/the-aviation-industrys-plan-to-offset-emissions-from-flying-is-crazy/ adresinde yayınlanmıştır.