İklim değişikliği o kadar büyük bir sorun ki felç edici olabilir. Ampulleri değiştirmek, yerel ürünleri etmek gibi uygulamalar maalesef ki yetersiz ve kapitalizmi küresel eko-komünizmle değiştirmek gibi fikirler de bu felcin çözümü olamaz. Out of the Woods teori ve araştırmaya odaklanan bir kolektif; açıkçası bunun çok önemli olduğunu düşünüyoruz ama aynı zamanda da insanları “Peki biz ne yapmalıyız?”sorusuyla baş başa bırakıyor. Bizim bakış açımıza göre iklim değişikliğine karşı mücadele etmenin tek mantıklı yolu, tercihleriyle iklime zarar veren insanlara karşı mücadele etmek. Bu bakış açısıyla birlikte, iklim değişikliği ve fosil yakıt kullanımına karşı mücadele etmenin 6 yolunu aşağıda bulabilirsiniz.
Kayagazına (fracking) karşı duran Kanada New Brunswick’daki Elsipogtoghareketinden İngiltere’deki Balcombe’ye, Naomi Klein’in “Blockadia” olarak adlandırdığı bu küresel hareket fosil yakıtların topraktan çıkarılmasını önlemek için gelişti. Kanada’daki Elsipogtog vakasına bakacak olursak aslında toprak hakkı mücadelesi görürüz. Bu tarz mücadeleler; yerel örgütlenmeler ve aktivistler arasında sağlam ittifaklar kurulduğu zaman daha güçlü oluyor. İngiltere’deki “Blockadia” hareketi, yol ve havalimanı projelerinin genişletilmesini ve yeni kömür madenciliğini engellemek gibi amaçlar içeriyor. Hükümetiniz, ülkenin dört bir yanını kayagazı projeleriyle sarıp sarmalarken, Blockadia gibi bir direniş sizin yanı başınızda da yaşanabilir.
Bizce yatırım engelleme / geri çekme kampanyaları (divestment) çok büyük etkiler yaratan bir yöntem değil. Bunun nedeniyse birçok fosil yakıt şirketinin halka açık şirketler olmaması ve özellikle bu şirketlerin yatırımlarını pazar ihtiyaçlarına göre arttırmaması.
Bununla birlikte, yatırım engelleme amaçlı kampanyalar bazen bir hareketi temellendirme işlevi görebilirler. Bu tarz kampanyalar üniversitelerde öne çıkmakta fakat üniversite araştırmalarının fonlarının birçoğu da yine fosil yakıt endüstrisinden geliyor. Yatırım engelleme kampanyaları, fosil sermaye karşıtı direnişin daha geniş talepleri için bir sıçrama tahtası olabilir. Bu da yeni fosil yakıt rezervlerinin gelişimi üzerinde etkili olabilir.
Eğer dünya iklim krizinden sıyrılmak istiyorsa, yeni fosil rezervlerinin mutlaka toprağın altında kalması gerekiyor. Hatta bu noktada, iklim krizini yavaşlatmak muhtemelen en iyi senaryo. İklim değişikliği gelecekte yaşanma ihtimali olan bir şey değil; iklim değişikliği şu anda yaşanıyor ve etkileri yaşanmaya devam edecek. İklim değişikliği ne kadar hızlı yaşanıyorsa etkileri ne kadar kötü olacak.
“Yeşil sendikacılık” terimi, önceleri anarşist bir sendikacı sonradan da akademisyen olarak çalışan Jeff Shantz tarafından ortaya atıldı. Jeff Shantz bu terimi radikal işçilerden oluşan ekolojik organizasyonları tanımlamak için kullanıyordu. Örneğin; 1970’li yıllarda Avusturalya’daki İnşaat İşçileri Birliği, ilham verici bir film olan Rocking the Foundation’da da bahsedildiği gibi, çevreye zarar veren projelere karşı “yeşil yasaklar” ı uygulamıştı.
Başka bir örnek ise Earth First! üyesi çevre aktivistlerinin ve 1990’larda Kaliforniya’nın kuzeyindeki yaşlı bir ormanının yıkımına karşı ahşap işçilerini örgütleyen devrimci sendika IWW’nin tarihi “Local1” buluşması. Yeşil sendikacılığın yöntemleri arasında sabotaj, işçilerin dışarıdaki aktivistlere durumla ilgili haber vererek onlardan destek alması ve aktivistlerin iş yerlerini boykot etmek için işgal ederek işçilerin gayri resmi iş bırakmasını sağlamak bulunuyor.
Bu tarz taktiklerin daha önce kullanıldığı pek çok örnek var. Örneğin İngiltere’de McLibel Dayanışma Kampanyası’nın 2000’li yıllarda McDonalds İşçi Direnişi ile birleşmesi ve 2009 yılında Vestas rüzgar tribünü fabrikasının işgalinin ardından çevrecilerin fabrika kapısında propaganda faaliyetleri gibi. Yeşil sendikacılığın temel inancı, sermayenin ilgisinin işçiler ve doğaya karşı olması. Bu da kapitalizmin aslında ayırmaya çalıştığı ve kapitalizme karşı mücadele eden ‘kızıl-yeşil dayanışması’ için de sağlam bir temel oluşturuyor.
Brezilya’daki kent içi ulaşım mücadelesi Passe Livre hareketinden Yorkshire Free Riders’a, ücretsiz toplu taşıma mücadeleleri ekoloji mücadelesi için büyük potansiyele sahip. Eğer doğru enerji ve ulaşım alt yapı sistemleri kurulursa, şehir içi ulaşım çok az miktardaki fosil yakıt tüketimiyle karşılanabilir. Aynı şekilde, şehirler arası ulaşım da düzgün toplu taşıma alt yapılarıyla çok daha temiz ve hızlı hale getirilebilir.
Başlı başına geniş ve pahalı bir altyapı çalışması gerektiren 1960’lar İngiltere’ sindeki “Beeching Cut” olarak anılan hareketten beri, raylı sistem ağlarının kullanımı ve yatırımları araba kullanımını arttırmak için azaltıldı.
Araba karşıtı aktivizm 1990’lı yıllarda Reclaim the Streets hareketiyle birlikte geliştirildi. İnsanların daha iyi ulaşım hakkı için başlattığı harekete destek vermek bize aynı zamanda bizlerin de ulaşım sektöründe çalışan işçilerle işbirliği yapabilmemize olanak verir. Örneğin ücretsiz şehir içi ulaşım talebi, 2012 yılında New York’taki Occupy Wall Street hareketinin de bir parçasıydı.
Araştırmalara göre Suriye savaşında uzun süren kuraklığın çarpan etkisi olduğu gibi, iklim değişikliği birçok toplumsal çatışmanın altında yatan nedenlerden birisi. Bu durum muhtemelen devam edecek ve daha da şiddetlenecek. Muhtemelen geleceğimiz, daha fazla Katrina ve Haiyan kasırgaları, kıyı şeritlerindeki taşkınlar ve daha uzun süren kuraklıklar içeriyor. Sonuç olarak önümüzdeki yüzyıllarda pek çok insan iklim değişikliğinin etkileri yüzünden yerinden edilmiş olabilir.
Aşırı sağın çevreciliği aslında mültecileri ölüme terk etmek için bir bahane. Bu mantık, mültecilerin bu bölgelere gelmesini engellemek için Libya’nın bombalanması mantığıyla aynı.
Eğer sınırlar açılmazsa ve gerçek bir dayanışma yaşanmazsa, Sahra Çölü’nün genişlemesiyle birlikte Akdeniz (daha da büyük) bir mezar haline gelecek. Bugün bu durum tutsak mültecilere mektup yazmak, onları yalnız bırakmamak veya çeşitli mülteci hakkı gruplarına destek vermek anlamına gelebilir. Haklarınızı bilin, öylece yürüyüp gitmeyin, mültecilerin sınırdışı edilme çabalarına karşı durun. Yabancı düşmanlığı yükselişte evet ama bizim dayanışmamız anti-faşist eylemin bir parçası olarak dayanışma sunabilir. Bunun alternatifi ise Children of Men filmindeki gibi bir distopya olabilir ancak.
Siyah Panterler (The Black Panthers), ücretsiz kahvaltı gibi karşılıklı dayanışmaya dayanan programlarla “hayatta kalma devrimini” amaçlıyordu. İklim değişikliği ise bu slogana gezegensel bir boyut ekliyor. Günümüzdeki politikalar, dünya ikliminin bu yüzyıl sonuna kadar 4-6 santigrad derece arasında ısınmasına neden olabilir. Bu kadar yüksek seviyede bir küresel ısınma ise Dünya’nın bütün dengesini değiştirecek. Şu anda gezegende üzerinde yaşanması mümkün olmayan Sahra Çölü gibi bazı bölgeler var ama buna rağmen yaşam için misafirperver bir gezegene sahibiz. Yaşanacak olan küresel ısınma ile dünya üzerinde yaşanması mümkün olmayan alanlar ve doğal afetler hızla artacak.
Öte yandan doğal afetler karşılıklı yardımlaşmayı engellemez hatta tam aksine bu tarz yardımlaşmalara daha fazla ihtiyaç duyulmasına neden olur. Occupy Sandyyardım girişimi, felaketlere rağmen devam edebilen nadir dayanışma çabalarından bir tanesi ve anarşizmden etkilenmiş bir hareket. Refah ve karşılıklı dayanışma programlarının finansal desteklerinin azalması, bugün bu programlara destek vermenin tamamen politik bir şey haline gelmesine neden oldu. Aşevleri, yakıt alacak parası olmayan insanlara yenilenebilir enerji kaynakları sunmak gibi şeyler bu anlamda sadece bir başlangıç. Zengin sınıfların iklim değişikliğine karşı sunduğu çözümler bize Katrina Kasırgası’nda neler yaşandığını hatırlatıyor. Yoksul kesimler bu felaket boyunca tek başına hayatta kalmak için mücadele etmeye mecbur bırakılırken, zengin kesimler daha yüksekteki bölgelere yerleşmişti. Bu yüzden de karşılıklı dayanışma girişimleri 21. yüzyılda daha da önemli bir hale gelecek.