• eminbaristarim
  • Yorum yapılmamış

Aliağa’daki Termik Santrallerin Dava Süreçleri Hakkında Rapor

Bu raporun, kömürlü termik santrallere karşı İzmir’i korumaya yönelik farklı kollardan yürütülen çabaların ortak bir metinde görünür kılınmasını sağlayacağını umuyoruz.

İndirmek için tıklayın.

İzmir Aliağa bölgesindeki kömürlü termik santrallere ilişkin 20 yılı aşkın süredir bir mücadele yürütülmektedir. İzmir Aliağa Bölgesi’nin sanayi alanı olarak imlenmesi tüm bu ekoloji mücadelesinin zor koşullarda yürümesine yol açmıştır. İzmir Aliağa bölgesinde biyolojik çeşitliliği, havayı, toprağı, suyu korumak için yürütülen dava süreçleri hakkında bir raporlama çalışmasının süreci bütünlüklü okuyabilmek açısından önemli olduğunu düşünerek Ocak ayında dava raporlaması çalışmalarına başladık. Raporlama çalışmasını birbiriyle bağlantılı şekilde ele almaya çalışsak da her davanın karar gerekçesine ve detaylı içeriğine dair bilgiye erişemediğimiz için gerekçelerin hepsine yer verebildiğimiz bir tablo çıkarmak mümkün olmadı. Davaların yürütücüsü olan avukat meslektaşlarımızın ve Şehir Plancıları Odası’nın bizlere verdiği bilgi ve belgeler ile bu raporu oluşturabildik.

Bu raporun, kömürlü termik santrallere karşı İzmir’i korumaya yönelik farklı kollardan yürütülen çabaların ortak bir metinde görünür kılınmasını sağlayacağını umuyoruz. Hukuk mücadelesinin tek başına dava açmak olmadığını da kabul ederek farklı davalardaki süreçlerden haberdar olmak ve birbirini etkileyen kararları bilmenin ise çok önemli olduğu kanaatindeyiz. Hukuki süreçlerin bir görünmezlik ritüeli ve perdesi arkasında sürdürüldüğü zamanlarda, şeffaflaştırılmış süreçler ne olup bittiğinin algılanmasına yol açabilir. Bununla birlikte, İzmir bölgesinde yürüyen şimdilik 3 farklı termik santral projesinin bütünlüklü olarak ÇED sürecinin yürütülmediği ve bu santrallerinin etkilerinin de bütünlüklü olarak ortaya konulmadığı dava raporlarından anlaşılmaktadır. Bunun sonucundan ÇED süreciyle elde edilmesi düşünülen çevresel riskleri ortaya koyma ve bu risklere yönelik önlem alma zorunluluğunun yok sayıldığı bir tablo ile karşı karşıyayız. Güçlü şirketlerin farklı dönemlerdeki siyasal iktidarların da desteğini alarak geliştirdiği gizlilik stratejisinin ve çevresel riskleri görünmez kılma çabasının bedelini bugün ve yarın İzmir başta olmak üzere tüm Ege Bölgesi ödemek zorunda kalmaktadır. Bu tür raporlandırma çabalarının Çevresel riskleri görünmez kılma, sosyal ve ekolojik maliyetleri yönetenlere bir kez daha hatırlatmak açısından önemli olduğunu düşünüyoruz. ÇED Genel Müdürlüğü dosyaları ve rafları arasında tozlanmış bir dolu belgeyi gün yüzüne çıkartırken, Aliağa’ya siyasal bir kader gibi yapıştırılan “isin-kirin ve denetimsiz-plansız-antidemokratik sanayileşmenin” bir toplumsal öfke tortusu haline geldiğini de hatırlatma gereği duyuyoruz.

Çevresel karar alma süreçlerinin idareciler ve şirketler arasında gidip gelen bir bürokrasi ve çed kırtasiyeciliği olarak okunması sonucunda açılan davalarda elde edilen yurttaş kazanımlarının ve karar alma sürecine katılma iradesinin de yok sayıldığını görünür kılmayı amaç ediniyoruz.

Enerji ve kömür eksenli büyüme stratejisinin mevcut planlama yaklaşımları içinde bile sürdürülemez olduğu ortaya çıkmışken, tarım, turizm, balıkçılık gibi diğer ekonomileri görmezden gelen sanayileşme biçimlerinin katma değer yaratma potansiyelinin de orta vadede ortadan kalkacağı aşikardır. Bu bağlamda da tüm bu bölgedeki termik santrallerin, kömür üretim havzalarıyla birlikte maliyetlerinin bütünlüklü olarak hesaplanması ve bu hesaplamanın içinde sosyal ve ekolojik maliyetler de dahil edilmesi acil bir ihtiyaçtır. Türkiye’nin bugün ve gelecek nesillerinin ortak mirası olan orman alanlarına yapılan katı atık depolama tesisleriyle yok olan orman alanlarının ve hava kirliliği, kontrolsüz emisyon salımlarıyla bozulan havanın iyileştirilmesi, yenilenmesi için dahi bir durum tespitine ihtiyaç vardır. Aliağa için stratejik olarak izlenecek yolu örebilmek için bu çalışmanın önemli olduğunu düşünüyoruz. Geliştirilmesi gereken bu raporun Aliağa için bir başlangıç olmasını temenni ediyor ve rapora dair eksik bulduğunuz veya bilgi aktarımında bulunmak istediğiniz hususlarda bizlere ulaşmanızı diliyoruz. Yine birlikte çalışmanın bir örneği olan bu raporda bilgi ve belge akışını sağlayan Avukat Diler Bosut Güven, Arif Ali Cangı’ya, Berrin Esin Kaya’ya, Hande Atay’a, Enis Dinçeroğlu’na, Esra Akkoç’a ve Şehir Plancıları Odası’na teşekkür ediyoruz.

Yazar eminbaristarim