Cengiz ve Alarko Holding tarafından kurulmak istenen ‘CENAL’, Çanakkale Karabiga’da kuş uçuşu 6.6 km’lik bir mesafede kurulmak istenen dört termik santralden biri.
Biraz uzaklaşıp çevreye bakarsak bölgede kurulmak istenen termik santral projesi sayısı daha da artıyor: Resmi kayıtlara göre 27 km’lik mesafede 11 termik santral projesi için ÇED başvurusu yapılmış. Bölge, ‘Balıkesir-Çanakkale Çevre Düzeni Planları’ ile termik santraller havzası haline getirilmek isteniyor.
Bozuk saat bile günde iki kez doğru gösterir derler. CENAL termik santrali projesine verilen 23 Eylül 2014 tarihli ÇED Olumlu kararının iptali talebiyle açtığımız davaya sunulan bilirkişi raporunda durum tam da böyle.
Bölüne bölüne bitmeyen ÇED raporu
CENAL termik santrali projesi için, ilk olarak 9 Mayıs 2012’de ÇED Olumlu kararı alındı. Bu kararın Çanakkale İdare Mahkemesi’nce iptal edilmesi sonrasında, şirket termik santral projesinin ünitelerini dört ayrı parçaya ayırarak, her bir proje için ayrı başvuru yaptı.
Alınan üç ‘ÇED Olumlu’ ve bir ‘ÇED gerekli değildir’ kararı, Çanakkale İdare Mahkemesi tarafından ayrı ayrı iptal edildi. Entegre tesis niteliğinde olan termik santral projesine ait ünitelerin – bütüncül etkilerini gizlemek amacıyla – birden fazla ÇED sürecine tabi tutulmasını hukuka aykırı bulan mahkeme, kararında “Entegre tesisler için tek bir ÇED süreci işletilmesi, anılan dönemde yürürlükte olan 17.07.2008 tarihli ÇED yönetmeliği gereğince yasal bir zorunluluktur” diyordu.
Santral için inşa edilmek istenen iskele projesine ait ÇED olumlu kararı, diğer üniteler hakkındaki yürütmeyi durdurma kararlarından ileri bir tarihte, bu yargı kararlarına rağmen verildi. Nitekim mahkeme aynı gerekçe ile bu kararı da iptal etti.
Santralin adı değişti, kendi aynı
Ortada iptal edilmemiş karar kalmayınca, şirket bu sefer projenin ismine bir ‘Entegre’ kelimesi ekleyerek, ‘CENAL Entegre Enerji Santrali’ isimli proje için tekrar başvuru yaptı ve 23 Eylül 2014 tarihli ÇED Olumlu kararını aldı. Bizler de bu kararın iptali için dava açtık.
CENAL entegre santrali projesi için verilen ÇED olumlu kararı hakkında açtığımız davada mahkeme, yürütmeyi durdurma talebimizi bilirkişi raporu hazırlandıktan sonra değerlendirmeye karar verdi ve on bin lira tutarında bilirkişi ücreti yatırmamız istendi. İstenilen tutarın yurttaşlarca ödenmesi zordu, hazineden istenmesini talep ettik. Hazine bu miktarı yatırmayınca, Adalet Bakanlığı’ndan istendi. Mahkemenin ikinci kez para istemesi ardından Bakanlık sonunda bilirkişi ücretini dosyaya yatırdı.
Rapor rapora benzer
CENAL’in bilirkişi masrafı sorunu aşıldıktan sonra keşif yapıldı. Nihayet, davayı açtığımız tarihten bir yılı aşan bir süre sonra dosyaya yeni bir bilirkişi raporu sunuldu. Bir heves okumaya koyulduğumuz raporda ne yazık ki her cümle ayrı bir hayal kırıklığı oldu.
Raporun kümülatif etki hesaplamaları hakkında değerlendirmeler içeren kısmında, Karaburun Termik Santrali’nden kaynaklı emisyonların mevcut hava kalitesinin sınır değerlerini sağlayacağından bahsediliyordu. Oysa, konumuz Karaburun termik santrali değildi!
Aynı bilirkişi heyeti üyeleri, geçtiğimiz Kasım ayında Çanakkale İdare Mahkemesi’nde görülen sekiz ayrı dosyaya bilirkişi raporu sundu. Bu sekiz rapordan dördünü inceleme imkanımız oldu. Kopyala-yapıştır esası ile hazırlandığı açık olan dört ayrı raporda, aynı ifadelerle genel değerlendirmeler yapıldıktan sonra raporun ilgili olduğu termik santral hakkında özel bilgiler verilerek sözde uyarlamalar yapılmaya çalışılmış.
İşin komiği, bu ‘çalışma’ sırasında heyetin değiştirmeyi unuttuğu bilgiler olmuş. Örneğin Karaburun termik santrali hakkındaki bilirkişi raporuna koyulan proje sahası krokisi aslında Kirazlıdere termik santraline ait!
İlk hangi rapor hazırlanmış anlamak zor. Zira raporların sonuç kısımları bile birbirinin aynısı. O kadar aynı ki; her bir raporun sonuç kısmında; “ÇED raporu uygulanabilir olmakla birlikte Mahkemenin E:2012/594 K:2013/973 sayılı kararında belirtilen eksiklerin dava konusu ÇED raporunda açıklandığı ve eksiklerin giderildiği” ifadesi bulunuyor. Bahsettikleri, CENAL projesi için verilen ilk ÇED olumlu kararının iptali hakkında verilen mahkeme kararı…
Bilirkişi Akdeniz foklarını bulamadı
Tarafsızlık ilkesini bir tarafa bırakarak; mahkemeyi ve bizleri termik santralin kurulması gerektiğine ikna etmeye çalışan bilirkişi, Akdeniz fokları ile ilgili, “Literatürde bu bölgede yaşam alanları olduğundan bahsediliyor ama keşif sırasında, proje sahasında ve çevresinde herhangi bir yaşam emaresine rastlayamadık” diyerek bölgede fok yaşamı olmadığını öne sürmüş. Sanki keşif sırasında Akdeniz foklarının yaşadığı mağaralara gitmiş kadar emin kendinden!
Heyet delil yetersizliğinden bahsetse de dosyada, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün Akdeniz fokları ile ilgili yaptığı yazışmalar aksi yönde bilgi veriyor.
Zeytinliği de beğendiremedik
Proje sahasına 500 metre mesafedeki zeytinlik de bilirkişinin gazabına uğramış, hakkında raporda “zeytinlik saha sayılmaz” denilmiş. Bilirkişi bu iddiasını yönetmelikteki zeytinliklerin en az 25 hektar büyüklükte olma koşuluna dayandırmış. Oysa ki; şahıs arazisi olarak tapuda ‘zeytinlik’ olarak kayıtlı bir arazi her koşulda, zeytinlik sahadır. Ayrıca, bu tespiti dayandırdıkları yönetmelik maddesi, 2014 ve 2015’teki çeşitli davalarda Danıştay tarafından “Zeytinlik alanların belirlenmesini asgari bir büyüklük koşuluna bağlayarak bu büyüklügün altıntda kalan zeytinlikleri, zeytinlik saha olarak kabul etmemek hukuka aykırıdır” denilerek iptal edilmiş bir madde.
Bilirkişinin zeytinliği yok sayarak rapor hazırlamasının sebebi ortada: Yasa gereği, bir termik santral ile zeytin sahası arasındaki mesafe hiç bir koşulda 3 kilometreden az olamaz.
Son bir detay daha eklemek gerekirse, bilirkişinin hukuki değerlendirme yapması yasaktır. Yasağı çiğnerek yapılan değerlendirmelerdeki fahiş hataları mahkemenin değerlendirmesine mi bırakmalı, yoksa teşhir mi etmeli?
Bozuk saatin hikayesi
Peki raporda hiç mi doğru şey yok? Bozuk saatin hikayesi gibi, az da olsa var: Tüm içerikle çelişen, iki doğru değerlendirmeden bahsedebiliriz. Birinci değerlendirme, kümülatif etki değerlendirmelerinin ÇED raporlarıyla değil, kamu tarafından ve bölgesel/havza bazında yapılacak planlarla ele alınması gerektiği yönünde. İkinci değerlendirme ise, santralden çıkacak baca gazlarının çevredeki ormanlar üzerindeki etkisinin kümülatif olarak hesaplanması gerektiğine ilişkin.
Devletten havza bazında kümülatif etki değerlendirmesi yapmasını bekleyen bilirkişi heyeti, bizzat hazırladığı raporun kümülatif etki değerlendirmesiyle ilgili kısmında okucuya “Tarafımızca yapılan değerlendirmede, her bir proje bölgede başka bir proje yokmuş gibi ele alınmıştır” uyarısında bulunmuş.
Heyet üyeleri tüm bu hataları yaparken, mahkemenin ve bizlerin bütün raporlara erişebilme ihtimalini yok sayarak bile bile görevi kötüye kullanma suçu işlemiş.
Raporun yanlışlıklarını, çelişkilerini ortaya çıkardık ve mahkemeden bu raporları birlikte incelemesini, görevini ihmal eden heyet üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmasını isteyeceğiz. Bu bilirkişi raporunun, Karabiga’nın kaderini belirlemesine izin vermeyeceğiz.