• Ceren Gamze Yaşar
  • Yorum yapılmamış

Izgara Amerikan Şehirleri: Kolonizasyon, Saçılma ve Köklenme Çabası

İklim adaleti mi dediniz? Amerika klima ile koca eyaletleri serinletirken dünya iklimi üzerinde nasıl bir etkiye neden oluyor varın siz hesap edin.

Amerika’da 4000 şehir var. Neye göre kime göre şehir derseniz, ben de şehir nedir derim, karşılıklı bakışırız. Bu sayı nüfusu on bin üzeri olan yerleşimler için. Derdimiz biraz daha canlı, kasaba irisi gibi durmayan şehirlerse, onların sayısı da 297 – nüfusu 100 binin üstünde olanlar yani.

Gördüğünüz gibi, literatürdeki şehir (ya da kent, artık hangisini tercih ederseniz) tanımı oldukça sığ, kimine göre on bini, kimine göre yirmi bini (bizim ülke için) aştın mı hoop şehirsin. Bunun böyle olmadığını, özellikle benim gibi taşra çocukları çok iyi bilir de çok kurcalamayalım.

Bu bol rakamlı uzun girişi niye yaptım peki? Yazımın konusu Amerikan şehirleri ya, ondan. O kadar şehir var, hepsi ayrı telden çalıyor(dur muhtemelen), hepi topu üçünü gördüm, üçü de (Filadelfiya, Miami, Nevyork) nevi şahsına münhasırdı. Ancak asgari müştereklerde uzlaşmışlardı ve bu asgari müşterekler bizim ondüleli dünyamıza son derece yabancıydı: şehirler tamamen ızgara biçiminde planlanmıştı.

Hippodamus’un ızgara planı (grid) ilk olarak Pire Limanı’nda ve Priene’de kullanmasından 2000 yıl; Japonya’ya gitmeye çalışırken yolunu kaybedip Amerikan yerlileri tarafından bulunup Bahamalar’a çıkan Columbus “Yeni Dünya”ya adımını atıp “kıta bulmuş gibi” sevineli ise 200 yıl olmuşken, William Penn, yeni dünyanın yeni şehirlerinin ilki olan Filadelfiya’yı ızgara biçiminde planlayarak Amerika’nın ızgara ile bugüne kadar sürecek tarihini başlatmış.

Filadelfiya 1682 William Penn Planı (sol) ve bugün (sağ)

Hippodamus ve Antik Yunan demişken, Amerikalıların bu kıtada olmayan tarihsel köklerini Antik Yunan ve Roma uygarlıklarına dayandırma isteği sadece ızgara planlarda değil, kamu yapılarında (postane yapılarını google’dan bulup İyon ve Corinth sütun başlarına bakıp gülebilirsiniz), bankalarda, hatta bazen evlerde oldukça belirgin.

İhtiyaçtan kiralık bitişik nizam tapınak. Kasım 2015 Filadelfiya C.G. Yaşar

Amerikan kentleşmesi (kolonizasyonu) kuzeydoğudan başlamış, zamanla, tren teknolojisi ve demiryolu ağları geliştikçe batı kıyısına ve klimanın icadı ile güneye inmiş. Tren tamam da klima ne alaka diyebilirsiniz, eğer ki Miami’ye ağustos sıcağında gitmediyseniz. Dark city/ Karanlık şehir (1998) filminde zamanı ve mekanı yöneten ve sıcak sevmeyen kel adamlar vardı ya hani, o adamlar kesinlikle Amerikalılardan esinlenerek yaratılmış. Sıcağa en gelemeyen, dört mevsim suyunu, kolasını buzlu içen, klimayı yaz kış 18 derecede tutan Amerikalılar için Miami nemi ve sıcağıyla yaşanmaz bir yerdi haliyle, “koca kıta, neden illa Miami demişler” derseniz valla ben de bilmiyorum ama galiba yüzmek için, ya da belki her milletin içinde bir sıcak denizlere inme sevdası yatıyordur da ondan. Amerika klima ile koca eyaletleri serinletirken hem klimalarla hem de kullandığı enerjiyle tüm dünya iklimi üzerinde nasıl bir etkiye neden oluyor varın siz hesap edin. İklim adaleti mi dediniz? Adalet Amerika’da bir semt adı bile değil.

“Klima, Florida’yı tüm yıl boyunca yaşanabilir bir yer yaptı.” Ağustos 2015 C. G. Yaşar

Izgara plan kuzey-doğu şehirleri ile sınırlı kalmadı tabii, batı ve güneydeki yeni şehirlerin yanısıra, ilk Amerikan ızgara planından 100 yıl sonra, tüm ülkenin tüm arazileri Jefferson Grid olarak bilinen bir milkarelik alanlara bölünmüştü bile. Yani yanlışlıkla uçakla kaybolsanız, şıp diye Amerika’da olduğunuzu anlarsınız, çünkü üşenmemiş gölleri bile ızgara şekline sokmuşlar.

Bütünüyle Jefferson Grid’e adanmış bir instagram hesabı da var, isteyen ızgara planın içgıcıklayıcı fotoğrafları için tıklayabilir: instagram.com/the.jefferson.grid

Ağustos 2015 C.G. Yaşar Miami

Tren ile batıya, klima ile güneye yayılan Amerikan şehirleri, araba ile birlikte bambaşka bir boyuta geçti; iş, yeni şehirler kurmaktan çıkıp var olanların bir ur gibi büyümesi ve yayılabildiği tüm coğrafyaya yayılması haline geldi.

Ur sözcüğünü müsadenizle tıp dilinden şehirci diline geri alıyorum, çünkü zaten en başta bizimdi, Ur, yayılıp büyüyen, azmanlaşan şehirlerin ilkiydi. Ur sözcüğünün bir önemi daha var aslında, urlar nasıl duracağını bilmeyen hücreler ve bunu yaparken vücut kaynaklarını kullanıyorlar, eh hepimizin bildiği gibi aynısı şehirler için de geçerli.

Her şeyden once, arabalar ve klimalar muazzam biçimde enerji tüketiyor. Şehir yayılmak için toprak tüketiyor, su, maden, doğal kaynak tüketiyor. Ulaşımda geçen sürelerle ve sırf dağınık halde yaşayabilmek için kendimize çıkardığımız işlerle emek-zaman da tüketiyor. Konu Amerika olunca tüm bu tüketim devasa bir hale geliyor, ölçeği kaçırmak Amerikan Şehirlerinin göbek adı. Devasa şehirler, dev binalar, dev yapı adaları, dev parseller, yakın yakın gökdelenler, uzak uzak bahçeli evler tüm bu tüketim işini daha da arttırıyor. Ülkenin en ünlü meydanı boşuna dev bir reklam panosu gibi değil, güncel Amerikan şehirlerinin belkemiği tüketim, bu da yabancı değil bize ama bizde bu kadar görsel de değil.

Times Meydanı Kasım 2015 C.G. Yaşar.

Merkezler artan kat yükseklikleri ile korkunç yoğunluklara erişirken, birbirinin aynı evlerle sonsuzluğa uzanan banliyöler, kent saçaklanmaları, toplu taşımayı imkansız kılan dağınıklık ve düşük yoğunluk, araba bağımlığını daha da çok arttırıyor, daha çok yol yapılıyor, şehir daha çok yayılıyor, son tahlilde daha çok arabaya ihtiyaç duyuluyor. Bu kısım tanıdık gelmiştir, yani gelse iyi olur. Tabii bu yeni alanların ızgara plan düzeninden bir hayli uzaklaştıklarını da söylemek lazım, ızgara “kentsel” bir doku üretirken, her şeyden önemlisi “sokak” üretirken, düşük yoğunluklu çeper mahalleler yavan bir sokaksız doku içinde yüzüyor. Tam burda başa dönüp şehir tanımımızı güncelleyebiliriz aslında, nüfusu 20 binin üstünde olup sokağı da olan yerleşim yerine şehir denir.

Filadelfiya

Yukarıdaki görselden bu alanlar yeşillikler içinde, doğa dostu gibi gelebilir ama her zamanki gibi bilimsel gerçekler bunun tam tersini söylüyor, daha yoğun yerleşimler, yakıncacık evler mahalleler, hatta apartmanlar, çok daha az orman veya tarım alanını mundar ettiği için çok daha doğa dostu.

Şehir deyince aklımıza hiç gelmeyen bu çeper mahalleler Amerika’da metropoller dışında pek çok şehirde nüfusun büyük kısmının yaşadığı yerler. Yani ızgara plan bu şehirlerin nasıl ayrılmaz bir parçası ise, bitmek bilmeyen yavan banliyöler de öyle. Banliyölerin yabancısı değiliz, ızgara plan ise bizim gibi kıvrımlı sokak çocukları için tam bir muamma öte yandan. Bugünlük bu kadar, ızgaranın gizemleri de yazımın ikinci parçasına kalsın.

Neşeli ve güneşli günler.

Açılış Fotoğrafı: Filadelfiya Kasım 2015 C.G. Yaşar

Yazar Ceren Gamze Yaşar