• Hülya Yıldırım
  • Yorum yapılmamış

Bilirkişi: Antik Kentin Üstüne Termik Santral Olmaz !

İZDEMİR Enerji Santrali-II 2. Ünite İlavesi projesi ile ilgili bilirkişi raporu özeti ve değerlendirmesi

İzmir ili Aliağa ilçesi, Horozgediği Köyü mevkiinde, İZDEMİR Enerji Elektrik Üretim A.Ş tarafından yapılması planlanan İZDEMİR Enerji Santrali-II (350 MWe) 2. Ünite İlavesi projesi için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 19.02.2016 tarih ve 4114 sayılı işlemi ile verilen ÇED Olumlu kararının iptali istemiyle açılan davada 08.05.2017’de keşif incelemesi yapıldı.

Keşif sonrasında bilirkişi heyeti tarafından, İzmir 1. İdare Mahkemesi’nin 2016/466 E numaralı dosyasına sunulan bilirkişi raporunda:

“Sonuç olarak faaliyetin çevre mühendisliği açısından bazı hava kirliliği riskleri doğuracak olması ancak plan kararları açısından uygun olmasının ötesinde; Arkeoloji ve Sanat Tarihi açısından ÇED Raporunun arkeolojik alanlar ve sit alanları açısından yetersiz ve dayanaksız olması işletmenin etki alanının etki alanındaki çevresel özelliklerin arkeolojik alanlar ve sit alanları açısından tam ve doğru olarak belirlenmemiş olması ile Tarımsal Arazi Kullanımı açısından 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerin Aşılattırılması Hakkındaki Kanuna göre söz konusu alanda termik santral yapılmasının uygun olmaması sebepleri ile dava konusu faaliyete dair ÇED Olumlu Kararının iptalinin uygun olduğu kanısına varılmıştır.“

ifadelerine yer verilmiştir. İZDEMİR Enerji Santrali II 2. Ünite ÇED Olumlu Kararı iptali davasında yer alan bu bilirkişi raporu İZDEMİR Enerji Santrali II 1. Ünite ÇED Olumlu Kararı iptali davasında verilen iptal kararı gerekçelerini içermektedir. Yer seçimi yanlışlığını gözeten bu bilirkişi raporu aynı alanda bulunan, 2009/7 sayılı Genelge ile yeniden ÇED Olumlu Kararı alan İZDEMİR Enerji Santrali II 1. Ünite ÇED Olumlu Kararının da hukuka aykırı olduğunu gösterir niteliktedir.

Bilirkişi raporunu her uzmanlık alanı bakımından özetleyecek olursak;

İzdemir Enerji Santrali-II(350 MWe) İkinci Ünite İlavesi (350 MWe/885 MWt) projesinin niteliği, işletme yöntemi göz önünde bulundurularak “çevresel etkilerinin” neler olduğunun, “etki alanının” ve etki alanındaki çevresel özelliklerin neler olduğunun, dava konusu işlemin dayanağı Çevresel Etki Değerlendirme Raporu formatının tesisin etki alanı ve çevresel etkilerinin incelenmesinde yeterli ve hazırlanan raporun belirlenmiş formata uygun olup olmadığının Çevresel Etki Değerlendirme Raporu’nda işletmenin etki alanının etki alanındaki çevresel özelliklerin ( zeytinlik sahaları, su kaynakları, tarım alanları, arkeolojik alanlar, sit alanları, yerleşim yerleri vs. ) ve işletmenin etki alanının özellik ve nitelikleri göz önünde bulundurulduğunda işletmenin çevresel etkilerinin en aza indirilmesi ve olumlu olarak kabul edilmesi için gereken önlemlerin neler olduğunun, raporda bu önlemlere yer verilip verilmediğinin ve işletmenin çevresel etkilerinin olumlu kabul edilip edilmeyeceği hususlarının bilirkişiler tarafından değerlendirilmesi istenilmiştir.

Çevre Mühendisliği Açısından Değerlendirme

Bilirkişi heyeti tarafından ÇED Raporu çevre mühendisliği yönüyle iki kısımda ele alınmıştır. İlk kısımda dava konusu saha ve yakın çevresine ilişkin incelemeler Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Orman ve Su İşleri Bakanlığı ortak veri tabanı olan GEODATA üzerinden yürütülerek hassas, korunmaya alınmış alanların varlığı, orman durumu ve su kaynaklarının varlığı belirlenmiştir. İkinci kısımda ise dava konusu faaliyete ait ÇED Raporu incelenerek gerekli formata uygun olarak ve yeterli olarak hazırlanıp hazırlanmadığı incelenmiştir.

Bu inceleme sonucunda su kaynakları, ormancılık ve korunan alanlar yönünden sahanın etki alanında bulunan bir varlığın mevcut olmadığı belirtilmiştir.

“Kümülatif modelleme çalışmaları meteorolojik parametreler ve işletmenin olası emisyonlarına ait veriler kullanılarak gelecekte gerçekleşmesi olası emisyonları kaynağa olan mesafeye ve yöne göre yaklaşık olarak hesaplayan yazılımlar kullanılarak gerçekleştirilmektedir. Ancak bir modelleme çalışmasının yılın herhangi bir gününde kaynaktan belli bir mesafe ve yöne ulaşmış kirleticinin atmosferde hangi konstrasyonda bulunacağını kesin olarak hesaplaması mümkün değildir. ÇED Raporu kapsamında dava konusu saha civarında önceki tarihlerde ölçülmüş kirletici seviyeleri SKHKKY sınır değerlerini kimi noktalarda aşmış ve birçok noktada ise sınır değere çok yaklaşmıştır. Ayrıca, kümülatif etki raporunda NO2(NOX) parametresi için modelleme ile öngörülen maksimum yer seviyesi konstrasyonu değeri çok yakındır. Dava konusu gerçekleşmesi halinde bölgede SO2 emisyonlarını %20.7 NOx emisyonlarının %11.1 CO emisyonlarının %15.2 PM10 emisyonlarının %5.9HCI emisyonlarının %24.1 ve HF emisyonlarının  %21.9 oranlarında artacağı anlaşılmaktadır. Bu durum faaliyetin etki alanında bulunan yüksek hassasiyetteki yerleşim bölgelerinde SKHKKY sınır değerinin sıklıkla aşılması riskini doğurmaktadır.”

değerlendirmesinde bulunulmuştur.

Arkeoloji ve Sanat Tarihi Açısından Değerlendirme

ÇED Raporu’nda arkeolojik ve kültürel varlıklar açısından değerlendirmelerde proje sahasında kültürel ve tarihi kalıntı olmadığı belirtilmiştir.

“Dava konusu alanın da içinde olduğu bölgenin arkeolojik ve kültür varlıkları açısından özellikleri bölümünde de belirtildiği üzere, dava konusu alana belli mesafe uzaklıkta olan Kyme ve Myrina, Phokala antik kentleri ile tarihi ve turizm açısından önemli diğer merkezler olan Kozbeyli Köyü ve Çakmaklı Köyü birbirlerine yakın mesafede olan ve eski çağlardan günümüze kadar korunan yerleşim birimleridir. Bu açıdan bakıldığından dava konusu alan ve yakın çevresi tarihi ve arkeolojik bütünlük içerisindedir.

Bununla birlikte ÇED Raporunda yüzeysel olarak belirtilen ve dava konusu alanın hemen kuzeyinde bulunan Ege Gübre Liman sahasındaki mezarlık alanı aslında sadece mezarların olduğu bir alan değil, tarihi geçmişi günümüzden yaklaşık 8000 yıl öncesine dayanan bir höyükten oluşmaktadır ve Ege Bölgesine ele geçen en erken buluntu veren yerleşim birimlerinden bir tanesidir.

Ayrıca alanın harita üzerinde ‘Sanayi Alanı’ olarak işaretlenmiş olması o alanın arkeolojik ve tarihi önemi olmadığı anlamına gelmez. İlgili alanın Koruma Kurulu tarafından I. ve III. Derece Arkeolojik Sit Alanı olarak tescillenmesi bölgedeki arkeolojik kalıntıların varlığına ve bütünlüğüne kanıttır.

ÇED Raporu’nda Proje ve yakın çevresinde yeraltı ve yer üstünde bulunan kültür ve tabiat varlıklarına materyal üzerindeki etkilerinin şiddeti ve yayılım etkisinin belirlenmesi, başlığı altındaki gözlemler, ÇED Raporunu hazırlayan uzman hidrojeoloji, jeoloji, kimya ve çevre mühendisleri ve biyologların kendi bilim alanlarındaki tespitleridir. Halbuki bu tip gözlemlerin aynı zamanda eski eser konservasyonu ve restorasyonunda Eskiçağ mimarlığı ve taş eserler konusunda uzmanların da görüşlerinin alınarak yapılası daha sağlıklı ve profesyonel sonuçlara ulaşılmasını sağlayacaktır.

İZDEMİR Santralinin mevcut yapılarının hemen yakınında 1. Derece Arkeolojik Sit Alanı kapsamında bulunan Kyme Nekropolis alanı Ege Gübre arazisi içerisindeki eski Neolitik yerleşimi hakkında hiçbir bilgi verilmemiştir. Bu şekliyle 2016 tarihli ÇED Raporu ilgili alan üzerindeki kültürel miras kalıntılarını göz ardı ederek algı yanıltmasına yol açmaktadır.

Enerji santralinin soğutma suyu isale hattı, enerji iletim hattı ve kullanılan soğutma suyunun yeniden denize döndürülmesinde kullanılacak Hayıtlı Dere Yatağının, Kyme 1. ve 3. Derece Arkeolojik Sit Alanında kaldığı tespit edilmiştir.

Bu nedenle ÇED Raporu formatının tesisin etki alanı ve çevresel etkilerinin incelenmesinde, arkeolojik alanlar ve sit alanları açısından yetersiz ve dayanaksız olduğuna; hazırlanan raporun ÇED Raporu’nda işletmenin etki alanının, etki alanındaki çevresel özellikleri arkeolojik alanlar ve sit alanları açısından tam ve doğru olarak belirlenmediği kanaatine varılmıştır.”

değerlendirmesine yer verilmiştir.

Planlama Kararları Açısından Değerlendirme

Bilirkişi raporunda; Termik santral alanı kullanımına yönelik 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı değişikliği ve 1/1000 ölçekli Nazım İmar Planı değişikliği ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı değişikliği ile öngörülmüş olan plan kararlarının İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100000 ölçekli Çevre Düzeni Planı 1/25000 ölçekli İzmir Büyükşehir Bütünü Çevre Düzeni Planı’nın ölçek özellikleri, plan tekniği, plan dili ve plan notları da dikkate alındığından üst ölçekli plan kararları ile çelişmediği ve planların kademeliği birlikteliği ilkesine aykırılık tespit edilmemiştir.

“(…)dava konusu enerji üretim alanının limana yakınlık, enerji tüketim merkezlerine yakınlık, kireç taşı kaynaklarına yakınlık ve tamamlayıcı altyapı alanlarının bulunması gibi hususlar dikkate alındığında arazi kullanımlarının yer seçim ilkelerine ve planlama tekniğine uygun olduğu görülmektedir.”

değerlendirmesi yapılmıştır.

Tarımsal Arazi Kullanım Karaları Açısından Değerlendirme

“Dava konusu tesis ve çevresindeki metal sanayi çevresindeki tarım arazilerini ve doğal yapıyı doğrudan işgal etmiş, daha geniş bir alanı ise atmosfer  ve su yoluyla baskılayacak şekilde kümülatif etki düzeyine ulaşmıştır”

tespitine yer verilmiştir.

Yapılan ölçümlerde 3 km çapındaki alan içerisinde toplam 1196 zeytinlik belirlendiği ve  bunun dışında yaklaşık 3000 metre mesafeden itibaren birbirine bitişik ve bütünlük arz eden çok sayıda zeytinlik bahçe kümesi de bulunduğu ifade edilmiştir.

Bu bağlamda; 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerin Aşılattırılması Hakkındaki Kanuna göre santral yapılmak istenen parselin 3 km çevresinde zeytinliklerin bulunması nedeniyle yapılmasının uygun olmadığı değerlendirmesi yapılmıştır.

Yazar Hülya Yıldırım